Home  |  Konuşmalar   |  AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Seçim Miting’inde Yaptığı Konuşma

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Seçim Miting’inde Yaptığı Konuşma

 

Tüm Kıbrıs’a umut mesajını göndermek için bugün buradayız.

Avrupa Birliği’nin bütün halklarına umut mesajını göndermek için.

26 Mayıs Avrupa Parlamentosu seçimlerine onlarla birlikte ilerliyoruz.

Önümüzde sadece 8 gün kaldı.

Bilinçlerin uyanması, güçlerin seferber edilmesi gereken günler.

İlke ve değerlere inancın gösterilmesi gereken günler.

Bu ilke ve değerler olmaksızın siyaset anlamını yitirir.

Şimdi daha iyi bir geleceği talep etmemizin saatidir.

Barışın, demokrasinin, dayanışmanın, sosyal adalet ve ilerlemenin geleceğini talep etmemizin saatidir.

Güvenlik, refah ve yaratıcılık içerisinde birleşik ve özgür vatanda yaşamayı istediğimiz geleceği talep etmemizin saatidir.

Rotasını değiştirecek, siyasal özgürlüklerin ve sosyal hakların genişleyeceği, etnik, kültürel, dinsel özelliklere ve farklılıklara saygı gösterecek bir Avrupa’da yaşamayı istediğimiz geleceği talep etmemizin saatidir.

Zayıf sosyal kesimlerin, çevrenin ve emekçilerin kazanımlarının korunacağı sosyal adaletin, sürdürülebilir kalkınmanın ve bütün yurttaşların eşitliğinin, ilerici tercihlerin, ekolojik önceliklerin ve yaratıcı çözümlerin olacağı bir Avrupa’da yaşamayı istediğimiz geleceği talep etmemizin saatidir.

Bize soranlara cevap veriyoruz:

Çocuklarımızın ve torunlarımızın böyle bir Kıbrıs’ta büyümesini istiyoruz.

Böylesi bir Avrupa’yı hayal ediyoruz.

Yetkin ve bilgili kadroların yer aldığı çok güçlü aday listemizle 26 Mayıs’ta bu Kıbrıs’ı ve bu Avrupa’yı talep ediyoruz.

Bu seçimler pek çok yönden ve tarihi açıdan çok önemlidir.

Her birbirimizi, günlük yaşamımızı, ailemizi ilgilendirmektedir.

26 Mayıs seçimlerinde uzakta ve önemsiz bir Avrupa Parlamentosu’na sadece temsilcilerimizi seçmiyoruz.

Bu seçimler Avrupa Birliği’nin en kritik dönemecinde kaderini belirleyecek.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığına, güvenliğine ve kalkınmasına yönelik tehditlerin yoğunlaştığı bir dönemde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kaderini belirleyecek.

Avrupa’da bugün sosyal haksızlıklar artıyor.

Gelir eşitsizlikleri büyüyor.

Yoksulluk yaygınlaşıyor.

İnsanlar borç içerisinde.

Orta sınıf eriyor.

Çalışma ilişkileri düzensizleştiriliyor.

Güvencesizlik hâkim kılınıyor.

Çevre yıkıma uğruyor.

Sosyal devlet çökertiliyor.

Göçmen akımları devam ediyor.

Irkçılık ve yabancı düşmanlığı yaygınlaşıyor.

Aşırı sağ ve neofaşizm yükseliyor.

Avrupa Birliği Avrupa değerlerinden uzaklaşıyor.

AB’de neoliberal ve halk düşmanı politikaları öne çıkaran sağ hükümetler hâkim durumda.

Toplumları boğan bu muhafazakâr politikaların uygulanmasını, aşırı sağ otoriterliğin ve karanlığın güçlendirilmesini eli kolu bağlı bir şekilde izleyecek miyiz?

Yoksa rotanın değişmesi için mücadele eden Sol güçleri oyumuzla desteklemek için harekete mi geçeceğiz?

Servetin adil dağılımı, ücretlerin arttırılması, herkese fırsat eşitliği, kamu çıkarının korunması ve tüm halka hizmet için,  bir avuç azınlığın değil, geniş halk kesimlerinin çıkarları için mücadele eden güçleri desteklemek için harekete mi geçeceğiz?

Anastasiadis-DİSİ hükümetinin “başarı hikâyesi” masalı geçen 7 içerisinde kâbusa dönüştü.

Onlar özünde halkın hiçbir sorunuyla ilgilenmeksizin yalan ve çarpıtmalarla sadece iletişim oyunu derdindeler.

Onların yönetiminin en temel özellikleri ne?

Otoriterlik ve kibir.

Şeffaflığın olmaması ve adam kayırma.

Kötü yönetim, yetersizlik ve karmaşık çıkar ilişkileri.

Bağımsız makamların, demokratik kurumların ve denetim mekanizmalarının altının oyulması.

Her kamu mülküne ve sosyal nimete karşı saldırılar.

Kooperatif bankalarının peşkeş çekilmesi.

Araştırma Komisyonu raporunun görmezden gelinmesi.

Eğitim ve sağlığın altının oyulması.

Polis teşkilatının çözülmesi.

Suç oranlarının artması.

Herhangi bir siyasi sorumluluk üstlenme niyetinin gösterilmemesi.

Çalışma ilişkilerinin düzensizleştirilmesi.

Emekçilerin alım gücünün düşürülmesi.

Çalışanların ve emeklilerin maaşlarından kesintiler.

Kamu kurumlarının, hizmetlerin ve altyapıların önemsizleştirilmesi.

Geniş halk kesimlerinin, gençlerin, emekçi kadınların, tek ebeveynli ailelerin, işsizlerin günlük yaşamının ve yaşam kalitesinin kötüleştirilmesi.

Genç insanların yarım mesai, yarım ücret, yarım yaşama mahkûm edilmesi ya da yurt dışında gitme zorunda bırakılması.

Genç çiftlerin konutlarını değil satın almak, kiralamakta dahi zorlanması, çocuklarını büyütmeye izin verecek altyapıların olmaması, ebeveynlerinin yardımını isteme ve onlarla birlikte yaşamak zorunda kalmaları.

Genç insanların hayallerinin yıkılması.

Tüm bunlar karşısında hükümettekiler ne yapıyorlar?

Bazı ekonomik göstergelerin iyileşmesiyle kendi kendilerini tatmin ediyorlar.

Aklımızla alay ediyorlar.

Tepki gösterdiğimizde bize parmak sallıyorlar.

Yapısal sorunları halı altına iterek bizi kandıracaklarını sanıyorlar.

Altın pasaportlar vererek ekonomik oligarşiyle anlaşmalarla ekonomide rahatlamayı sağlayacaklarını sanıyorlar.

Daha da kötüsü vizyonsuz, plansız, sosyal bütünlük ve dengeli kalkınma olmaksızın insan kaynaklarının ve doğal zenginliğin sistematik tam korunması ve değerlendirilmesi olmaksızın ekonominin kendiliğinden imkân ve avantajlar kazanacağını sanıyorlar.

Hatalarını ve zaaflarını saklamak için ne yapıyorlar?

Sürekli ve haksız bir biçimde AKEL’e saldırıyorlar. Yaptıklarıyla karamsarlığa ve umutsuzluğa ittikleri ve kendilerine sırtlarını dönen taraftarlarını bu şekilde toparlayacaklarını sanıyorlar.

Ekonomimizi kırılgan kılan, üretim olanaklarını sınırlayan ve dinamiklerini kumarhaneye yatırım yapmaya hapseden onların tercihleridir.

Ekonominin rekabet gücünü azaltan nedir?

Tarımsal üretimin azalması, imalat endüstrisinin yokluğu, stratejik nitelikli kamu yatırımlarının eksikliği, banka kredilerinin gerilemesi, tüketici harcamalarının azalması, eğitim-araştırma ve çalışma ortamının önemsizleştirilmesi, yolsuzluklar, skandallar ve kayırmacılıklar.

Onlar sorunların çözümünü isteselerdi bunlara odaklanmalıydılar.

Bunun yerine ne yapıyorlar?

Anastasiadis-DİSİ hükümeti 7 yıl iktidarından sonra Hristofyas hükümetine karşı yaptıkları muhalefetten dolayı seçmenlerin kendilerine oy vermesini istiyorlar.

Bu onların başarısızlığın en çarpıcı itirafıdır.

Hatalarının hesabını vermemek için, yerine getirmedikleri taahhütler için, yol açtıkları sonuçlar ve çözemedikleri sorunlar için halktan özür dilemeleri yerine yalanlarını tekrarlayıp kara propagandaya başvurup kutuplaşmayı hedefliyorlar.

Onlar ev sahibini korkutmak için bağıran hırsız gibi davranıyorlar.

Bu bayır aşağı gidişlerinde onları izlemeyeceğiz ama onları rahat da bırakmayacağız. Onların gerçekliği çarpıtmalarına, kurumların altını oymalarına, yurdumuzda demokrasiyi ve siyasal yaşamı değersizleştirmelerine izin vermeyeceğiz.

Onlar Kıbrıs sorununda sanki partilerinin meselesiymiş gibi davranma noktasına vardılar. Bizi susturmak için Türkiye’nin saldırganlığının yurdumuz açısından yol açacağı tehlikelere sığınıyorlar.

Kendi sorumluluklarını bize yüklemek için yurtseverliğimizden şüphe duyuyorlar.

Seçimlerde aşırı sağla buluşmak için, seçmenlerini toparlamak için kutuplaşma yaratmaya çalışıyorlar.

Aynı esnada da bizi küçük partisel hesaplar yapmakla suçluyorlar.

Kimler?

Partisel kazanç elde etme uğruna histeri içerisinde kendinden farklı düşünenlere karşı nefret söylemleri saçanlar!

26 Mayıs’ta net bir şekilde şu mesajı göndermeliyiz:

Buraya kadar!

Yeter artık!

Zor bir dönemden geçmekteyiz ve tehlikeler büyük.

Türkiye Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde giderek daha tahrik edici hareketlerde bulunuyor.

Bu hareketlerin artabileceği göz ardı edilmemelidir.

Ve yaşanabilecek gelişmelerin ne yazık ki öngörülemez olması söz konusudur.

Yaşanan gelişmeler karşısında yapılması gerekenleri hükümettekiler ya yapmayı istemediler, ya da yapamadılar.

Defalarca yaptığımız uyarıları görmezden geldiler.

Tarih bilgisinden yoksun bir şekilde taktiklerinde ısrar ettiler.

Münhasır Ekonomik Bölgemizin güvenliğini zırhlandırılmış olmakla övündüler ve her tür tahrike karşı koyacak durumda olduğumuzu söylediler.

Tüm bunların ne kadar gerçek olduğunu Kıbrıs’ın MEB’inde dolaşan “Fatih”le uyandığımızda hepimiz anladık.

Onlar parmaklarının arkasına saklanmak için AKEL’e iftira etmeye başladılar ve güya Türkiye yanlısı tezleri savunduğunu iddia ettiler.

Görüşmeleri desteklediğimiz bunca yıl boyunca temiz, istikrarlı yurtseverlerdik.

Sn. Anastasiadis, Nikolas Papadopulos’un yeni stratejisinin bir kısmını benimsemeye karar verince aniden tavizkar ve Türkiye yanlısı ilan edildik.

Kıbrıs sorununda bizim çizgimiz aynı olmaya devam ediyor.

Yalanları, yalpalamaları, gecikmeleri ve “yeni fikirleri” nedeniyle halka hesap verecek olan Anastasiadis’tir.

Kıbrıs sorununu çıkmaza ve Kıbrıs’ı nihai taksime doğru götüren kendisidir.

Cumhurbaşkanlığı ve DİSİ süregiden çıkmaz döneminde oldubittilere yol açıldığını bilmiyorlar mıydı?

Kıbrıs sorununun tarihçesi bunu açıkça göstermektedir.

Crans Montana’da görüşmelerin çökmesini izleyen dönem böylesi bir dönemdi.

Bu nedenle Türkiye’nin durumu böyle bırakmayacağı, yeni tahrikler ve oldubittiler peşinde koşacağı yönünde defalarca uyarılarda bulunduk.  Çözüm çerçevesiyle, Kıbrıs’ta Barış Gücü’nün varlığıyla ve Kıbrıs’ın MEB’inde Türkiye’nin tahrikleriyle ilgili güçlüklerle karşılaşacağımız yönünde defalarca uyarılarda bulunduk.

Tüm bunları öngörmek için Türkiye yanlısı olmak mı gerekir?

Yoksa bunları öngörmemek için süper vatanperver mi olmak gerekir?

Biz uyardığımızda Anastasiadis ve DİSİ radyolardan, televizyonlardan, gazetelerin manşetlerinden büyük yalanlarla toplumu uyutmaya çalışıyorlardı.

Biz daha kötülerine ilişkin öngörülerde bulunduğumuzda onlar seçimlerden sonra bir konferanstan söz etmeye başladılar. Ve daha kötü gelişmeler yaşanmaya başlayınca Cumhurbaşkanı yeni bir istiladan söz etmeye başladı.

Onlar sorumluluklarını üstlenme yerine “vatan tehlikede” demeye ve bunu kendileri açısından olumsuz havayı değiştirme yönünde bir fırsat olarak kullanmaya kalkıştılar. Hükümetin kooperatif bankaları, yabancı kadınlara yönelik cinayetler, eğitim, sağlık ve bunun gibi konularda çözemediği sorunlardan kamuoyunun dikkatini uzaklaştırmak için AKEL’i hedef tahtası haline getirmeye çabaladılar.

Bir yandan ülke içinde birlik gereksiniminden söz ederken, AKEL’e saldırmak için tekrar aşırı sağcı argümanlarına sarıldılar. Sn. Aanastasiadis “ödünç oylar”dan söz ederken, DİSİ aday listemizde Türkiye’nin ajanları olduğundan söz eder oldu.

Hem yurdumuzun yeniden birleşmesini isteyip hem de çözüm ve yeniden birleşmeyi savunan Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızı Türkiye’nin casusları olarak görmeleri nasıl mümkün olabilir?

Eğer onların sorunu Hristiyan-Helen nutuklarda ve milliyetçilik yarışında ELAM’la rekabet etmekse, o zaman çıkıp tercihlerinin Kıbrıs sorununun çözümü değil, partisel çıkarları olduğunu itiraf etsinler. Zaten böylesi bir şeyi ilk kez yapmış olmayacaklar. Bunu her seçim öncesinde yaptılar. Bizim yurtseverliğimiz hakkında Averof Neofitu gibilerinin övgüsüne ihtiyacımız yok. Biz Sn. Anastasiadis Kıbrıs sorununda doğru tutumlar ortaya koyduğu dönemde yurtseverliğimizi pratikte gösterdik.

Türkiye’nin tehditlerine ve tahrik edici tutumlarından kaynaklanan tehlikelere karşı koymanın temel önkoşulu olarak birlik ve anlaşma anlayışını öne çıkarmakta ısrar ediyoruz. Türkiye’nin MEB’imizdeki tahriklerine son verilmesini önceliğimiz olarak belirliyoruz. En önemli hedefimiz Kıbrıs sorununun çözümüdür. Yapacağımız tüm hareketler bu iki hedefe de hizmet etmelidir. Kimilerinin kulaklarını okşamak için yapılmaya kalkışılan hareketler bu iki hedeften hiçbirine hizmet etmemektedir.

Herkes şunu anlamalıdır:

Kıbrıs sorununun çözümü olmaksızın Türkiye Kıbrıs aleyhine oldubittiler yaratmaya devam edecektir.

Neler yapılması gerektiği hakkında önerilerimizi sunduk.

En nihayet iyi niyet ve dikkatle önerilerimize kulak versinler.

Cumhurbaşkanı BM Genel Sekreteri’ne samimiyetle hitap ederek Crans Montana’da kalınan yerden Guterres Çerçevesi, görüş birlikleri ve çözümün uygulanmasına ilişkin gayri resmi belge temelinde diyaloğa devam etmeye hazır olduğunu söylemelidir. Doğal gaz hakkında Hristofyas-Talat arasında varılan anlaşmayı teyit etmeli, çözüm için yoğun bir biçimde çalışmaya hazır olduğunu beyan etmelidir. Türk tarafı işbirliği içerisinde olursa bu mümkün olacaktır. Bunların olabilmesinin önkoşulu Kıbrıs’ın MEB’inde Türkiye’nin tahriklerine son vermesidir. Bu inisiyatifler işgal altındaki bölgedeki siyasal gelişmelerin bugünkü sahneyi değiştirmesi, Türkiye yanlısı partilerin yönetimi üstlenmesi öncesinde üstlenilmelidir. BM Barış Gücü’nün adadan ayrılması konusunun tekrar gündeme gelmesi, Kıbrıs’ın MEB’inde Türkiye’nin varlığının bir oldubitti olarak kalıcılaşması, kesin taksimin kaçınılmaz hale gelmesi öncesinde üstlenilmelidir.

Kıbrıs sorununun çözümünün tek gerçekçi yolu iki bölgeli iki toplumlu federasyondur. Çözüm isteyen Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin buluştukları tek nokta budur. İlkesel konularda tavizlerde bulunmaksızın, korkulara, kuşkulara, çekincelere yol açan çelişkiler ve yalpalamalar sergilemeksizin, bu çözümü talep etmeliyiz. Sadece bu şekilde Türkiye ya işbirliği içerisinde olmak zorunda kalacak ya da uluslararası düzeyde teşhir olacaktır.

Yurdumuzun kurtuluşu için tek yol budur. Sadece bu şekilde ve yeniden birleşmiş olarak daha iyi bir geleceğe doğru güvenlik içerisinde ilerleyecektir.

Ankara’nın asimilasyon ve entegrasyon tehdidinden Kıbrıstürk toplumunun korunmasının tek yolu budur.

Sadece bu şekilde, garantiler ve müdahale hakları olmaksızın BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı, tek egemenliğin, tek vatandaşlığın, tek uluslararası kimliğin olacağı ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olacağı birleşik bir devlette ortak yaşamın yolu açılacaktır.

Kıbrıslıtürkler, Maronitler, Ermeniler ve Latinlerle birlikte tüm dünya için barışçıl ortak yaşamın örneği olacak bir ülkeyi inşa etmeyi istiyoruz.

ABD’nin kuyruğuna takılmamız ve İsrail’le ilişkimizi geliştirmemiz gerektiğine dair kimileri bazı yanılgılar yaratmaya çabalıyor. MEB’de yaşanan gelişmeler bu miti de yok etti.

Kıbrıs sorununda bulunduğumuz yere bizi AKEL’in önerdiği strateji getirmedi. Bilakis AKEL’in önerisini Anastasiadis’in terk etmesi getirdi. Kendisini ara siyasal alan olarak adlandıran kesimin stratejisinin bir bölümünü üstlenmesiyle Sn. Anastasiadis Kıbrıs sorununun çözümünü Kıbrısrum tarafının gerçekten ne kadar istediği konusunda uluslararası toplumun şüphe duymasına yol açtı.

Kooperatif bankalarının yok pahasına satılması ve hacizler kâbusuyla, krizin aşılması için özelleştirmelerin ve kemer sıkma politikalarının tek yol olarak dayatılmasıyla da ekonomide DİSİ ve DİKO’nun birlikte hareket etmesinin çıkmazlara yol açtığı kanıtlandı.

Biz Kıbrıs’ın bu çıkmazlardan çıkmasını istiyoruz.

Hangi siyasal alandan olursa olsun Kıbrıs halkının bütün üretici ve yaratıcı güçlerini aynı saflarda yer almaya ve bu çıkmazların aşılması için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

Tüm bunlar halkın geniş kesimlerinin talebidir, sesidir. AKEL’in sesidir.

Bu ses Avrupa Parlamentosu’nda güçlü bir şekilde duyulmalıdır.

Barışın ve demokrasinin, işbirliğinin ve ilerlemenin, adaletin ve yaratıcılığın Avrupası için vizyonumuz, Kıbrıs için vizyonumuz duyulmalıdır.

Geçen 5 yıllık dönemde AKEL Sol Yeni Güçler Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin gerçekleştirdikleri çalışmalardan ve ayırt edilir olmalarından gurur duyuyoruz. Onların haklı bir şekilde Kıbrıs’ın en aktif ve sonuç alıcı grubu oldukları kanıtlandı.

Yeni Avrupa Parlamentosu milletvekillerimizin de bu çalışmalara devam edeceklerinden ve geliştireceklerinden eminiz.

Onlar Avrupa’da Kıbrıs halkının sesini daha da güçlendirecekler.

Halkımızın kendilerinden beklentilerini tamamıyla yerine getirecekler.

26 Mayıs Pazar günü seçimi boykota hayır diyoruz.

Sandığa gidip oyumuzu kullanıyoruz.

Onların yalanlarına, yolsuzluklarına, duyarsızlıklarına, kibirlerine yeter diyerek oyumuzu kullanıyoruz.

Birleşmesini, bütün olmasını istediğimiz yurdumuz için oyumuzu kullanıyoruz.

Daha iyi günler beklentisi içerisinde göçmen evlerinde yavaş yavaş erimeye daha fazla dayanamayan insanlarımız için oyumuzu kullanıyoruz.

Yurdumuzda geleceklerinin olmasını istediğimiz çocuklarımız için oyumuzu kullanıyoruz.

Yaşam ve onurumuz için, hak ettiğimiz yarın için oyumuzu kullanıyoruz.

26 Mayıs Pazar günü yalan, nefret ve histeri cevabını alacak.

Biz hepimiz ve daha nicemiz cesaretle öne çıkarak 26 Mayıs Pazar günü Kıbrıs’ın sesine güç katıyoruz.

26 Mayıs Pazar günü AKEL Sol Yeni Güçler’in gücüne güç katıyoruz.

PREV

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun 1 Mayıs Mitinginde Yaptığı Konuşma

NEXT

AKEL AP Adayı Yorgos Yeorgiu'nun Seçim Mitinginde Yaptığı Konuşma