Home  |  Konuşmalar   |  “Emperyalizm ve savaşlar döneminde faşizmin ve gerici güçlerin tehlikeleri” konulu AKEL tarafından gerçekleştirilen uluslararası toplantıda Yeni Kıbrıs Partisi adına Murat Kanatlı tarafından yapılan konuşma

“Emperyalizm ve savaşlar döneminde faşizmin ve gerici güçlerin tehlikeleri” konulu AKEL tarafından gerçekleştirilen uluslararası toplantıda Yeni Kıbrıs Partisi adına Murat Kanatlı tarafından yapılan konuşma

 

Hepimizin aşağı yukarı ortaklaşacağı tanımlardan biri faşizm, kapitalist ekonomik krizlerde, burjuvazinin yönetim süreçlerini farklı araçlarla sürdürmesidir.
Bu geçmişte Avrupa’nın içinden geçtiği süreçte pratiklerde kendi doğrulamıştır. Böylesi ekonomik kriz süreçlerinde 1930’ların ve 1940’ların Avrupa’sında ekonomiyi kontrol eden büyük sermayenin faşist rejimlerde elde ettiği imtiyazlar gün ve gün açığa çıkmakta…
O dönemde ekonomik krizi kendi “ırk”ları lehine çözme yolu, bugün Neo-Nazi diye adlandırdığımız örgütler tarafından bugüne uyarlanmaktadır.
Bugünkü ekonomik kriz sürecinde de, geleneksel çözüm yollarının geçerli olmadığını inan ve kendi “ırk”ını kurtarma üzerine siyaset kuran Neo-Nazi örgütleri geçmişte argümanları bugüne taşıyarak yeniden üretime sokuyorlar…
Geleneksel merkez sağ ve merkez sol örgütlerin krize karşı alternatif yaratamadığı koşullarda, eğer sosyalistler, komünistler alternatif yaratamıyorsa Neo-Nazi örgütlenmeler tehdit oluşturmaktalar…
Konu yalnız Neo-Nazi örgütlenmeler değil… Farklı zeminlere dayanan fundamentalist örgütlerin de aslında işlevi benzerdir. Bazı fundamentalist örgütlerin Afrika, Ortadoğu, Kafkasya üzerindeki rolleri ile çok uluslu şirketlerin yeraltı ve yerüstü kaynaklara ulaşması, bu zenginleri kullanması arasındaki ilişki açıktır.
Ancak konuyu çok dar bir zemine çekmek de doğru değildir. Bu hareketler, geleneksel siyaset yapma araçlarının ortadan kalktığı koşullarda, kitleleri harekete geçirebilecek konumdadırlar. Ancak herşeyin ötesinde bugün Ortadoğu’da İŞİD ile şekillen harekette bakarken, doğru analiz için, bunun kimin lehine imkanlar sunduğuna bakmamız gerekir.
Bu nedenle faşizmin ve gerici güçlerin bu araçsal yönlerine dikkat etmemiz gerekir…

Kıbrıs’ın kuzeyi
Bu noktada Kıbrıs’ın kuzeyine dair durumu dair görüşlerimizi dile getireceğiz.
Kıbrıs’ın kuzeyi 1974 beri Türkiye tarafından işgal altında tutulmaktadır. Bu süreç içinde demografik yapı TC’yi yönetenler tarafından sistemli politikalarla değiştirilmiş, Türkiye’de her dönemin iktidarının kendi durumuna göre kullandığı araçların da benzeri Kıbrıs’ın kuzeyine de taşınmış durumdadır…
Kıbrıs’ın kuzeyinde birçok İslamcı cemaatin temsilcisi konumda yapılar mevcuttur. Bu yapıların varlığı ve etki gücü, kuzeyindeki hızla sayıları artan cami sayıları ile hemen fark edilebilir. Kuzeydeki İslami cemaatler daha çok kitle mobilizasyonunu mevcut yapıya sorgusuz sualsiz biat etme için kullanmakta, AKP’nin bu yöndeki bir aracı gibi davranmaktadırlar.
Özellikle AKP’nin buradaki siyasi temsilcisi konumunda olan TC Elçiliği aracı ile dayattığı dini eğitimin yaygınlaşması konusunda kitle mobilizasyonu öğretmen sendikalarına karşı bu dini gruplar tarafından harekete geçirilmişti.
Son dönemde Mia Milya (Haspolat) yakınında yapılan Külliye ve dini eğitim verecek Hala Sultan Koleji ile burası bir çekim merkezi haline getirilmektedir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde İslami cemaatlere dayanan fundamentalist örgütlerin güçlenen yapısı, politik mücadelede karşımıza sorun olarak net olarak görünmektedir.
Ancak Kıbrıs’ın kuzeyinde daha tehlikeli olan Ülkü Ocakları ya da yaygın bilinen isimleri ile Bozkurtların örgütlenmesidir.
Kendileri resmi olarak reddetse bile örgütsel yapılanmaları, anlayışları ile Bozkurtlar faşist bir harekettir.
İlk olarak Türkiye’de 1960’ların sonunda kurulmuş, 1970’lerde yaygınlaşmış, Türkiye’deki sol, sosyalist hareketlere karşı komando birlikleri kurarak birçok saldırı gerçekleştirmişlerdi. Bu saldırılarda birçok kişi ülkücüler tarafından öldürülmüş, yaralanmıştı. 1980’de askeri darbe sırasında mahkemeye yansıyan ifadelerde ülkücülerin bu saldırıların asker ve polis ile olan ilişkisi ortaya çıkmıştı.
Ülkücü hareket, 1990’larda daha çok Kürt özgürlük hareketine karşı gayri nizami harp aracı olarak kullanıldı. Günümüzde daha az görünür gibi de olsa, özellikle sol, sosyalist ve Kürt özgürlük hareketine karşı giriştiği, kimi zaman ölümle sonuçlanan saldırılarına devam etmektedir.
Kıbrıs’ta uzun süredir, özellikle üniversite öğrencileri içinde örgütlülüklerini sürdürmektedirler.
1996 yılında ateşkes hattında yaşanan olayların bizzat örgütleyicisi oldukları için isimleri Kıbrıs her iki yanında duyuldu. Bu olay aslında sembol olarak kurdu kullanan bozkurtlar ile mavi kurtların iki gerici, şoven milliyetçi hareketin Mağusa yakınında karşı karşıya gelmesi ile Kıbrıs’ta zaten zor giden çözüm sürecinde ciddi bir provokasyon ve darbe olarak yer etti. Bu olaylarda iki kişi yaşamını yitirmişti.
Ancak bu bozkurtların kuzeydeki ilk saldırgan tavırları değildi. Kıbrıs konusunda çözüm sürecinde önemli gelişmelerin yaşandığı veya kapılar açılmadan, 2003 öncesi iki taraf arasına geçişlerin zar zor devam ettiği koşullarda sistemli saldırılar ile provokasyonlar yapmaktaydılar…
Bugün ise, özellikle kuzeydeki üniversitelerde Türkiye’den gelen öğrencilerin oluşturduğu sol sosyalist örgütlenmelere ve Kürt özgürlük hareketine karşı ciddi provokasyonlar gerçekleştirmektedirler.
En son, bir hafta önce Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı açtığı için kuzeyde mahkemede yargılanan bazı kişilerin davası öncesi, eylemler yapmış, destek için gelenlere saldırmışlardı.
Genel itibari ile tavırlarına bakıldığında, egemenlerin lehine, onların ihtiyaç duyduğunda paramiliter bir yapı olarak sokağı kontrol etmek için bozkurtlar Kıbrıs’ın kuzeyinde de hazır tutulmaktadır.
Tüm faşist hareketlerin temel karakteri olan anti-komünist refleksleri, özgürlükçü hareketlere karşı tahammülsüzlükleri ve militarist örgütlenme yapıları Kıbrıs’ın kuzeyinde sol, sosyalist hareketler için, barış süreçlerinde tehdit olarak karşımızda durmaktadırlar.
Kıbrıs’ın her iki yanında farklı isimlerde benzer davranış biçimleri geliştiren faşist hareketlere karşı ortak hareket kaçınılmazdır. Ama diğer bir göz ardı etmemiz gereken, faşist hareketlerin tüm insanlığı tehdit ettiği gerçeği ile her nerde olurlarsa olsun, tüm faşist hareketlere karşı uluslararası dayanışma istisnasız, onları küçümsenmeden hayata geçirilmelidir. Her türlü faşist harekete karşı politik bir çalışma sol sosyalist hareketlerin her zaman gündeminde olması gerekir. Çünkü karşımızda adları ne olursa olsun paramiliter yönünü gizlemeyen gerici kuvvetler vardır…
Ve özellikle ekonomik kriz dönemlerinde egemen sınıflar onları daha fazla toplumun sisteme uyumlaştırılması ve sistemin ihtiyaçları için mobilizasyonu için araç olarak kullanmaktadır.
Bu nedenle, geçmekte olduğumuz bu dönemde faşist ve gerici hareketlere karşı kendi coğrafyamızda ve uluslararası alanda kesintiniz bir mücadelenin altını çizmek isteriz.

PREV

“Emperyalizm ve savaşlar döneminde faşizmin ve gerici güçlerin tehlikeleri” konulu AKEL tarafından gerçekleştirilen uluslararası toplantıda BKP Dış İlişkiler Sekreteri Salih Sonüstün'ün konuşması

NEXT

AKEL’in 22. Kongresinde AKEL M.K. Polit Büro Üyesi Nikos İoannu tarafından yapılan açılış konuşması