Home  |  Konuşmalar   |  “Federasyon Üzerinden Yeniden Birleşme ve Kıbrıs İçin Yeniden Huzurlu Bir Gelecek Yaratma” Konulu Panelde AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Konuşması

“Federasyon Üzerinden Yeniden Birleşme ve Kıbrıs İçin Yeniden Huzurlu Bir Gelecek Yaratma” Konulu Panelde AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Konuşması

İki Toplumlu Barış İnisiyatifi-Birleşik Kıbrıs Tarafından Gerçekleştirilen

“Federasyon Üzerinden Yeniden Birleşme ve

Kıbrıs İçin Yeniden Huzurlu Bir Gelecek Yaratma” Konulu Panelde

AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Konuşması

 

12 Şubat 2019

 

Öncelikle bu etkinliğe AKEL adına konuşmacı olarak katılmam için davetinizden dolayı size içten teşekkürlerimi sunuyorum. Gerek diğer konuşmacı arkadaşları, gerekse buradaki mevcudiyetleriyle bizi onurlandıran dostları selamlıyorum. Yapacağımız tartışmanın üretken ve yapıcı olmasını ümit ediyorum.

Panelin konusunda iki kilit kelime var. Yeniden birleşme ve federasyon. Ülkemizin ve halkımızın yeniden birleşmesi AKEL için yıllardır mücadelenin birinci hedefidir. Değişmeyen hedefimizdir. Bu hedefe ulaşmamızın aracı federasyondur. Federasyon Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin buluştukları noktadır.

Kurtuluş ve yeniden birleşme için tek çözüm federasyon çözümüdür. İşgalden kurtulmak, yurdumuzu ve halkımızı yeniden birleştirmek için federasyonu kabul ettik. Taksim kâbusunu ortadan kaldırmak için federasyonu kabul ettik.

Burada bizim yapmamız gereken ilk şey, eğer dediklerimizi gerçekten kastediyorsak, her türlü yanılsamayı ortadan kaldırmalıyız, yani halka gerçeği söylemeliyiz.

Federasyonu terk ettiğimiz takdirde, Kıbrıslırum partilerin çoğunluğu üniter devletten, Kıbrıslıtürk partilerin çoğunluğu iki ayrı devletten söz etmeye başlayacaktır. Yani taksimin yolu açılacaktır.

Taksim iki şekilde gerçekleşebilir. Ya özlü müzakereler yapılmaksızın zamanın geçmesine yol açarak, ya da resmen müzakere masasına koyarak. İkisinin de varacağı sonuç aynı olacaktır. Bildiğimiz şekliyle Kıbrıs bir daha var olmayacaktır.

Hâlbuki Kıbrıs sorununun çözümü yurdumuz ve tüm bölgemiz açısından bir umut penceresi açacaktır. Kıbrıs, tüm dünyaya örnek teşkil edecek yeniden birleşmiş bir devlet olacaktır. Etnik kökeni, dili, dini farklı ve ortak devletlerini birlikte yöneten iki toplumun uyumlu ortak yaşamının çağdaş bir örneği olacaktır. Orduları kovmayı başarıp, tüm gücünü ve kaynaklarını sosyal yatırımlara ve ekonomik kalkınmaya ayıran bir ülke olacaktır.

Doğu Akdeniz bölgesi bugün adeta aktif bir yanardağ gibidir. Kıbrıs sorununun çözümü yurdumuzu bölge ülkeleri arasında ve aynı zamanda bölge ülkeleriyle Avrupa Birliği arasında barış köprüsü kılacak adımı teşkil edecektir.

Kıbrıs sorununun çözümü için tarihi bir fırsat ne yazık ki Crans Montana’da kaybedildi. Orada nelerin olduğu hakkında pek çok tartışma yapıldı. Ancak bizi en çok düşündüren, bundan sonrasında ne olacağıdır. 1974’ten bu yana Kıbrıs sorununun tarihi tecrübesi müzakerelerin olmadığı dönemlerde Kıbrıs sorununun çözüm sürecinin oldubittilere hapsedildiğini göstermektedir. Buna karşı mücadele etmeliyiz. Üzerinde anlaşmaya varılmış çerçeve temelinde mümkün olan en kısa zamanda çözüme ulaşma hedefiyle, özlü müzakerelerin yeniden başlamasının ön koşullarını yaratmalıyız.

İsviçre’deki olumsuz gelişmelerden sonra BM Genel Sekreteri’nin raporu Türkiye’yi her türlü sorumluluktan kurtarıp, siyasi irade eksikliği sorumluluğunu iki toplumun liderlerinin omuzlarına yükledi. Bugün durum nedir? Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde tahrik edici hareketlerde bulunuyor. İki lider arasındaki güven kaybolmuş durumda. Ve en önemlisi de çözüm perspektifi hakkında toplum içerisinde genel bir hayal kırıklığı hâkim. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin çoğunluğunun çözümün mümkün olduğuna inancı kayboldu. Bu durum da çözüm istemeyen kesimleri güçlendiriyor, milliyetçilik uygun zemin buluyor. Başka seçeneklere dair düşüncelerin öne sürülmesine yol açılıyor.

Bu durum karşısında, Kıbrıs sorunu çözülmeksizin Kıbrıs’ın geleceğinin olamayacağında AKEL olarak ısrar ediyoruz. Şimdi talep edilen, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamını teşkil edecek ve BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarında belirtildiği şekilde iki toplumun siyasi eşitliğinin, tek egemenliğin, tek vatandaşlığın, tek uluslararası kimliğin olacağı, iki bölgeli iki toplumlu federal devlet yapısıyla birleşik bir devlet için üzerinde anlaşmaya varılmış olan çerçeve temelinde çözüme ulaşılmasıdır.

Kıbrıs sorununun çözümü hedefiyle müzakerelerin yeniden başlamasının yolunu BM Genel Sekreteri geçen Eylül ayında Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporunda göstermektedir. Genel Sekreter iki liderden gerekli siyasi iradeyi göstererek, anlamı olan bir süreç yönünde ilerlemeyi birlikte kararlaştırmalarını istiyor. Sadece bu genel görüşte almayıp, anlamı olan sürecin ne demek olduğunu da, çözüm çabasının Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmesi olarak belirliyor. Öze ilişkin olarak yapılması gereken, yıllar boyunca bugüne kadar varılan görüş birliklerinin, Guterres Çerçevesi’nin ve çözümün uygulanması mekanizmasının temel alınmasıdır. Prosedüre ilişkin olarak da, askıdaki altı konunun bir paket haline getirilmesidir ve Genel Sekreter bu konuları da belirlemektedir: Güvenlik ve garantiler (konferans masasında), toprak, mülkiyet, federal düzeyde organlara ve kararlara etkin katılım, Yunanistan ve Türkiye yurttaşlarına eşit muamele (ikinci masada, iki toplumun liderleri arasındaki müzakerede).

AKEL olarak, bu yaklaşımla tamamen hemfikiriz. Vardığımız noktada hayırlı sona üstelik de kısa sürede ulaşmamız için çağrıldığımız süreç budur. Biz iki lideri bu temelde müzakerelerin yeniden başlaması için kararlılık, tutarlılık ve samimi irade göstermeye çağırdık ve çağırmaya devam edeceğiz.

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü hakkında ana sorumluluğun Türkiye’de olduğu görüşündeyiz. Sayın Anastasiadis’e yönelik eleştirilerimiz odaklandığı yer yalpalamalarının ve çelişkilerinin yanı sıra vizyon eksikliğidir. Ne yazık ki Kıbrısrum toplumundaki hâkim güçlerin geleneksel ve tarihsel olarak yarının yeniden birleşmiş Kıbrıs vizyonuna sahip olmadıklarını söyleyeceğim. Vizyonları yok, dolayısıyla Kıbrıs’ın geleceği için önerileri de yok. Zaten bunun için de çoğu kez, tek istediklerinin ya da yapabileceklerinin mevcut durumun idaresi olduğu izlenimini vermektedirler.

Kıbrıs hakkındaki, Kıbrıs’ın bütünü hakkındaki vizyonumuzu Kıbrıslılara dile getirmekte AKEL olarak ısrar ediyoruz. Bu vizyon somut önerilerle ete kemiğe bürünen bir vizyondur. Birlikte yaşamamızın önündeki engelleri, etnik zıtlaşmayı kaldırıp, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin birlikte yaşayacakları yarının Kıbrıs’ının yolunu açan önerilerle ete kemiğe bürünen bir vizyondur. Bizim için Kıbrıs’ın kurtuluşu sadece bir toplumun meselesi değildir. Kıbrıslıtürklerin doğdukları topraklarda yaşam ve varlıklarını sürdürebilme endişeleri bizim de endişemizdir. Bunun için biz Kıbrıs’ın tümü için haykıran ses olduk ve olmaya devam ediyoruz. Israrla vurguladık ve vurgulamaya devam edeceğiz: Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler olarak sadece bir federasyon çerçevesinde birlikte yaşamayı başardığımızda, varlığımızı tehdit eden her şeyi ortadan kaldıracağız. Ortak yaşamın, ortak sosyal ve siyasal faaliyetin temellerini tekrar birlikte atmaya başladığımızda, varlığımızı tehdit eden her şeyi ortadan kaldıracağız.

İşgale ve nüfus taşınmasına son verecek ve iki toplumun birlikte yaşamalarını sağlayacak bir çözümle Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler geleceğe umutla bakabilecektir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve birliğini sağlayacak bir çözümle… BM kararlarını, Doruk Antlaşmalarını, uluslararası hukuku ve Avrupa hukukunu temel alacak bir çözümle… Kıbrıs’ı askersizleştirecek ve yabancı güçlerin garantörlük ve yurdumuzun içişlerine müdahale haklarına izin vermeyecek bir çözümle… BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı, iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde toprağı, halkı, kurumları ve ekonomiyi yeniden birleştirecek bir çözümle…

Bizim anlayışımıza göre federasyon, Kıbrısrum toplumunun iktidar olma aracı değil, aynı yurdu paylaşan eşit ortakların yaratıcı işbirliği alanıdır. Birleşik ve bağımsız bir ülkede iki toplumun birlikte yaşamaları ve işbirliği içerisinde olmaları güvence altında olacaktır. Bu elbette ki iki toplumun Yunanistan ve Türkiye’yle tarihsel ilişkilerinin silinmesi demek değildir. Ancak halkımız, bütün Kıbrıslılar vasiler olmaksızın başarabilirler demektir. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin artık kurtulmuş bir şekilde ortak gelecekleri için birlikte çalışabilecekleri demektir.

Merhum Özker Özgür’ün 1989’da halkımıza yönelttiği “Bu ülkenin el değiştirmesine seyirci mi kalacağız, yoksa ‘bu ülke bizimdir’ diyerek yurdumuza sahip mi çıkacağız?” sorusu bunca yıl sonra önümüzde durmaya devam etmektedir. Bu soruya cevap vermeliyiz.

PREV

EDON’un Troodos Etkinliğinde AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu Tarafından Yapılan Konuşma

NEXT

Avrupa Parlamentosu Milletvekili Adaylarının Kıbrıstürk Toplumuna Sunumu Etkinliğinde AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu Tarafından Yapılan Konuşma