Home  |  Konuşmalar   |  Kavazoğlu ve Mişaulis’i Anma Etkinliğinde AKEL Politbüro Üyesi Stefanos Stefanu’nun Yaptığı Konuşma

Kavazoğlu ve Mişaulis’i Anma Etkinliğinde AKEL Politbüro Üyesi Stefanos Stefanu’nun Yaptığı Konuşma

10 Nisan 2019 – Athienu

 

“Ben yanmazsam, sen yanmazsan,

Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?”

Büyük komünist şair ve özgürlük, demokrasi ve barış mücadelecisi Nazım Hikmet’in gerçek ve her zaman güncel olan bu mısraları adeta Kavazoğlu ve Mişaulis’in trajik ve aynı zamanda kahraman tarihini dile getiriyor.

Yoldaşlar, dostlar,

Onların mücadeleleri ve fedakârlıklarıyla verdikleri mesajlar bugün de güncel olmaya devam ediyor. Çünkü dünya çapında barbarlık, savaşlar ve insanın insan tarafından sömürüsü günümüze de damgasını vurmaya devam ediyor ve bu durum karşısında insanlığın tetikte ve harekette olması gerekiyor.

İnsanı aşağılayan ve kültürünü yozlaştıran her politika ve harekete karşı direnmek gerekiyor.

Halkların yanmaması için, dünyanın yanmaya devam etmemesi için, hepimizin yanmaması için bu ateşleri yakanlara karşı direnmek gerekiyor.

Yoldaşlar, dostlar,

Her yıl, her gün saygıyla andığımız ve daima anacağımız Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis karanlıkları aydınlığa çıkarmak için yaşamları boyunca AKEL’in ve Sol’un bütün kadroları, üyeleri ve dostlarıyla birlikte AKEL saflarında mücadele ettiler.

İki yoldaşımız da verdikleri mücadelelerde karşı karşıya oldukları tehlikelerin farkındaydı. Kin ve düşmanlık tohumları saçarak yurdumuzu karanlıklara boğmaya çalışan şovenizmin ve fanatizmin ne kadar sinsi, kalleş ve cani olduğunu çok iyi biliyorlardı.

İki AKEL’cinin fedakârlıkları karanlıkları aydınlığa çıkardı. Şovenizmin barbarlığını gözler önüne serdi. Kıbrıs’ın yıkımını planlayan emperyalizmin insanlık dışı niteliğini bir kez daha gösterdi. Bölünme ve nefretin yol açtığı yıkımı gösterdi.

Kavazoğlu ve Mişaulis’in fedakârlıkları Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak mücadelesinin ne kadar gerekli olduğunu açıkça gösterdi. Yabancı orduların ve üslerin olmayacağı, yabancıların garanti ve müdahale haklarının ve bağımlılıkların olmayacağı, barış içerisindeki, özgür ortak vatanda sadece ve sadece birlikte ilerlediğimiz takdirde, Kıbrıs ve halkının geleceğinin olabileceği gerçeğini ışığa çıkardı.

Kavazoğlu ve Mişaulis’in katledilmeleri iki toplumda da şoven güçlerin yıkıcı faaliyetlerinin yol açtığı 1974 Kıbrıs trajedisinin habercisiydi. Emperyalistler NATO komutanlıklarında hazırladıkları planlarla ülkemizi batmayan bir uçak gemisi haline getirmeyi ve buradan Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’ya müdahalelerini gerçekleştirmeyi hedefliyorlardı.

Kıbrıs’ın ve AKEL’in iki kahraman şehidini onurlandırmanın derin tarihi bir boyutu da vardır. Bu, geçmişte yaşananları belleklerimizde canlandırmakta ve resmi söylemde dile getirilmeyen, saklanan gerçekleri anımsatmaktadır.

Kostas Mişaulis AKEL ve PEO kadrosuydu. Derviş Ali Kavazoğlu partinin Merkez Komitesi üyesiydi. O dönemde -1965’te- bir Kıbrıslıtürkün 1963-64 toplumlararası çatışmalarının hemen ardından oluşan Kıbrıstürk gettolarına kapanmayı reddetmesi ve TMT terörüne göğüs germesi çok cesaret isteyen ve aynı zamanda tehlikeli bir hareketti. Kavazoğlu sadece bununla kalmayıp, Türk ve Kıbrıslıtürk liderliğe, mevcut düzene ve taksim politikasına karşı çıktı. Kıbrıslıtürklerle Kıbrıslırumlar arasında dostluk ve işbirliğinin gelişmesi için cesaret ve özgüvenle çalıştı. Kavazoğlu yaşamının çok ciddi bir şekilde tehlikede olmasını göze alarak bunları yaptı.

Kıbrıslıtürklerin gettolarda kapalı ve tecrit halinde olmaları Türkiye’nin ve Kıbrıstürk liderliğinin taksimi öne çıkarmak ve sonuçta yaşama geçirmek için yaptığı planların bir parçasıydı. Nitekim daha 1962’de Rauf Denktaş taksim için aceleleri olmadığını, bunun için fırsatın kendilerine sunulmasını bekleyeceklerini söylüyordu.

Kıbrıslıtürk Sağ liderlik Kıbrıslıtürklerin siyasi tecridi politikasına daha sömürgecilik döneminde başladı ve EOKA döneminde bunu yoğunlaştırdı. Volkan ve onu izleyen TMT gibi örgütler iki toplum arasında kin ve nefreti körüklüyorlardı. 1958’de toplumlar arası çatışmalar başladı. Bunda elbette “böl-yönet” politikasını öne çıkarak etnik nefreti körükleyen İngiliz sömürgecilerin de önemli rolü vardı.

Bu bölücü ve şoven politika karşısında Kıbrısrum Sağı doğru siyasi tutumlar ortaya koymadı. Bölücü politikalara Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin birliğini sağlayacak ve Kıbrıs’ın bağımsızlığını güçlendirecek politikalarla yanıt vereceğine, Kıbrıs devletinin altını oyup Enosis – Yunanistan’la birleşme politikasını öne çıkardı. Kıbrısrum Sağı imzaladığı bağımsızlığa inanmadı. Bağımsızlığı Yunanistan’la birleşme yönünde bir basamak olarak gördü.

Kıbrıstürk Sağı taksimi, Kıbrısrum Sağı enosisi hedefliyordu. Kıbrıs’ın şartlı ve güdük de olsa, bağımsızlığı boşlukta kaldı ve iki toplumun da Sağ güçlerinin ve aynı zamanda “anavatanlar”daki hâkim güçlerin gayrimeşru çocuğu oldu. “Üvey ana” Britanya da zamanı –ve şovenlerin politikalarını– kullanarak emperyalist planların değirmenine su taşıyordu.

Bağımsızlığı güdükleştiren şartların ve taahhütlerin ortadan kaldırılıp, bağımsızlığın tamamlanması tezini AKEL 1962’den itibaren programında dile getiriyordu. Bu hedefe ulaşabilmek için –başka önkoşulların sağlanmasının yanı sıra– Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanını desteklemek için ortak mücadele cephesinin inşası gerekiyordu.

NATO’cu emperyalist planlara ve giderek güçlenen milliyetçiliğe ve şovenizme karşı koymak için, iki toplum arasındaki anlaşmazlıkların aşılması için, ortak mücadelenin gerektiğini AKEL sürekli olarak vurguluyordu. AKEL’in ve Halk Hareketi’nin kadroları Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ilişkilerinin iyileşmesi mesajını Kıbrıs’ın her yerine ulaştırmaya, milliyetçiliğe ve şovenizme karşı halkı harekete geçirmeye çalışıyorlardı.

Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak mücadelesi için yapılan çalışmalarda en önde yer alanların başında Derviş Ali Kavazoğlu geliyordu. Yaşamına yönelik tehlikeleri ve tehditleri hiçe sayarak, Kıbrıslıtürk köyleri ziyaret ediyor, Kıbrıslıtürklere hitap ediyordu. İlham dolu ateşli konuşmalarıyla Kıbrıslıtürkleri Türkiye’nin ve Kıbrıstürk liderliğinin taksimci politikasını izlememeye çağırıyordu. Onları etnik kine ve şovenizme karşı direnmeye, iki toplumun birbirlerini anlamaları için ortak dili aramaya çağırıyordu.

Kavazoğlu’nun bu ilerici ve yurtsever tutumu Kıbrıslıtürk şovenleri öfkelendirdi. Fazıl Önder, Ahmet Yahya, Hasan Ali, Ahmet İbrahim, Ayhan Hikmet ve Ahmet Gürkan gibi başka Kıbrıslıtürk solculara ve yurtseverlere yaptıkları gibi, onu da kesin ve nihai bir biçimde susturmanın yollarını arıyorlardı.

Kavazoğlu saklanmak zorundaydı. AKEL onu korumak için mekanizmasını harekete geçirdi. TMT tarafından katledildiği dönemde, Kavazoğlu, AKEL kadrosu Hristoforos Conis’in evinde saklanıyordu. Onu korumak için bu zor görevi AKEL kadro ve üyeleri üstlendi. Zor bir görevdi, çünkü o dönemler çok zor, tehlikeli ve sinsi dönemlerdi. Zor bir görevdi, çünkü Kavazoğlu kimi kez sabırsız ve endişeliydi ve her zaman bütün korunma önlemlerine ve işlemlerine uymadığı da oluyordu.

O lanetli günde de öyle oldu. Kavazoğlu iyi arkadaşı ve yoldaşı Kostas Mişaulis’le Larnaka’da siyasi çalışmaya gitmeyi kararlaştırdı. Takvimler 11 Nisan 1965’i gösteriyordu. Zenon’un kentine giden yolda, Koşi mevkiinde TMT’ci katiller onlara ölüm pususunu kurdular. Omuz omuza can veren Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis Kıbrıs’ın kahramanları arasında yerlerini aldılar. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin dostluğunun kahraman şehitleri oldular.

Kavazoğlu ve Mişaulis ortak mücadelenin sembolü oldular. Onları katledenler tamamen insancıl, asil düşüncelerin asla öldürülemeyeceğini hiçbir zaman anlamadı. Kavazoğlu ve Mişaulis’i öldürerek, Kıbrıs’ın kurtuluşu için yurtseverlerin mücadelesini durduracaklarını, Kıbrıslırumları ve Kıbrıslıtürkleri barış içinde bir arada yaşama ve işbirliği için harekete geçmeye çağıran sesleri susturacaklarını zannettiler. Çok yanıldılar. Kahraman yoldaşlarımızın kanı o zamandan itibaren Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin kardeşlik ağacını suluyor. Yeniden yakınlaşma, yurtseverlik, enternasyonalizm, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin barış ve ortak vatan mücadelesine devam eden binlerce yüreği alevlendiriyor. Çünkü Kıbrıs ne Yunan, ne de Türk’tür. Kıbrıs, Kıbrıs halkına aittir.

Yoldaşlar, yurttaşlar,

Kıbrıs’ımız tehlikede! Halkımızın varlığı tehlikede!

Defakto taksim tehlikesiyle karşı karşıyayız.

Kıbrıs 1974’ten bu yana Türkiye’nin yasadışı varlığından dolayı tehlikede.

Özellikle Kıbrıslıtürk yurttaşlarımız tehlikede. Yerleşiklerin varlığından Kıbrıslıtürklerle değil, kendi jeostratejik çıkarlarıyla ilgilenen Türkiye’den.

Doğu Akdeniz’in bu küçük adasında kendimizin, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğinin güvence altında olmasının tek yolu Kıbrıs sorunun çözümüdür. BM’nin ilgili kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı iki bölgeli iki toplumlu bir federasyon çerçevesinde yeniden birleşmeyi sağlayacak çözüm.

Çözüme ulaşma umutlarının ne yazık ki uzaklaştığı bir dönemde bulunuyoruz. Müzakerelerin Crans Montana’da kesintiye uğradığı yerden devamını sağlayacak görev tanımı koşullarında anlaşmak için görüşmeler yapılacağına suçlama oyunlarına başlandı. Cumhurbaşkanı Anastasiadis suçlama oyununun çıkmazı uzatacağını ve müzakerelerin devamına yönelik inisiyatifin çöküşüne yol açacağını anlamalıdır. Böylesi bir gelişmenin sonuçları yıkıcı olacaktır ve BM’nin çözüm çabasına nihai sonu vermesi muhtemeldir. Bu çabanın çökmesi durumunda daha sonra ortaya koyulacak çabanın işgale ve  defakto taksime karşı değil, taksimin idaresine yönelik olması çok olasıdır.

AKEL için, taksim yıkım demektir. Bu nedenle AKEL taksimle asla uzlaşmadı ve uzlaşmayacaktır. Ortak vatanımızı defakto taksimden kurtarmak için Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla birlikte mücadeleye devam edecektir.

Yurdumuzu yeniden birleştirmek için.

Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler olarak tekrar birlikte yaşamak için.

Tekrar yurdumuzun gerçek efendileri olup birlikte ortak geleceğimizi inşa etmek için.

AKEL’in vizyonu budur. Taksimin önüne geçmek ve yurdumuzu kurtarmak için Kavazoğlu ve Mişaulis’i harekete geçiren vizyon budur.

Kıbrıs’ımız ve halkımız için mücadelede AKEL’i, hepimizi duygulandıran ve harekete geçiren vizyon özgür ortak yurt vizyonudur. Bütün güçlüklere ve engellere rağmen bu mücadeleye bir an bile ara vermeyeceğiz. Kavazoğlu ve Mişaulis’in mücadelelerini, Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, halkımızın haklı mücadelesini layık olduğu sonuca ulaştırana kadar devam edeceğiz.

Dostlar,

Bu mücadelenin başarıya ulaşmasının bazı önemli koşulları var. Bu ön koşullardan en önemlisi güçlü bir AKEL’in var olmasıdır. Durumları, gelişmeleri ve kararları etkileyebilecek bir AKEL’in var olmasıdır. AKEL’in gücü ve etkisi çeşitli seçim süreçlerinde teyit edilmektedir. Önümüzde böylesi bir seçim süreci var. Avrupa Parlamentosu için yapılacak bu seçimlerde hepimiz AKEL-Sol-Yeni Güçleri desteklemeye çağrılmaktayız.

Çözüm ve yeniden birleşme umudunu desteklemeye çağrılmaktayız.

Üzerinde anlaşmaya varılmış olan çözüm zeminini, iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümünü tutarlılıkla desteklemeye çağrılmaktayız.

Şovenizme, aşırı sağa ve taksime karşı sürekli olarak tutarlılıkla mücadele eden gücü desteklemeye çağrılmaktayız.

Kıbrıslırumları ve Kıbrıslıtürkleri bir araya getiren, Kıbrıs’ın iki toplumunun birliğini çözüm hedefine yönelten gücü desteklemeye çağrılmaktayız.

AKEL’i desteklemeye çağrılmaktayız çünkü güçlü bir AKEL yurdumuzun ve halkımızın bugününün ve geleceğinin garantisidir.

Yaşasın Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak mücadelesi!

Yaşasın Kıbrıs’ımız!

Kıbrıs’ımız için canlarını feda eden Kavazoğlu ve Mişaulis yaşıyor!

PREV

Kavazoğlu ve Mişaulis’in Anısına Dali’de Gerçekleştirilen Etkinlikte AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Konuşması

NEXT

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun 1 Mayıs Mitinginde Yaptığı Konuşma