Home  |  Açıklamalar   |  Türkiye Hariç Herkesin Tezi: Çözümün İlk Gününden Garanti ve Müdahale Haklarının Kaldırılması

Türkiye Hariç Herkesin Tezi: Çözümün İlk Gününden Garanti ve Müdahale Haklarının Kaldırılması

 

AKEL Politbüro Üyesi ve Kıbrıs Sorunu Bürosu Sorumlusu Tumazos Çelebis Haravgi Gazetesi’nde yayınlanan demecinde “Biz yıllardır Garanti Antlaşması’nın ve her tür müdahale hakkının kaldırılmasını hedefliyoruz. Crans Montana’da da Cumhurbaşkanı’ndan bu somut meselelerde bizim açımızdan olumlu ortamı değerlendirmesini, çözüme ulaşamasa bile, en azından Türkiye’yi teşhir etmesini bekliyorduk. BM Genel Sekreteri’nin, AB’nin, Britanya’nın ve doğal olarak bizim tezimiz garanti ve müdahale haklarının çözümün ilk gününden itibaren sonlandırılması yönündeyken, neden ilerleyemedik ve Türkiye gerçekten denilen tezlere sahiptiyse neden teşhir edilmedi? Bunun yerine bugün Türkiye’nin olumlu katkısından söz ediliyor ve sürecin çökmesiyle sisli bir ortam var” dedi.

BM Genel Sekreteri’nin raporunda durumun Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in dediğinden çok farklı bir biçimde tasvir edildiğini ifade eden Tumazos Çelebis Cumhurbaşkanlığı’na göre Crans Montana’da müzakerelerin çökmesinin sebebinin Türkiye’nin garantiler, müdahale hakları ve hatta askeri üsle ilgili ısrarı olduğu görüşünü dile getirdi.

Türk Alayı’ndan 650 ve Yunan Alayı’ndan da 950 askerin adada kalması  konusunda da AKEL’i suçlayanların olduğuna ve Cumhurbaşkanı’nın Türk Üssü’nden söz ettiğine ilişkin soruya yanıtında Çelebis, müzakere masasında Türk Üssü  konusunun tartışıldığına dair hiçbir fikri olmadığını belirterek “risk teşkil eden şey Türk Alayı’ndan 650 ve Yunan Alayı’ndan da 950 askerin adada kalmasıysa, bunlar 1960 İttifak Antlaşması’nda yer alıyordu. İşgal orduları başka, tartışmalı ve dengesiz bir uluslararası anlaşma temelinde adada bulunan alaylar başka. 650 askerin adaya yapılacak bir çıkarmada sıçrama tahtası olarak kullanılabilmesi için ciddi askeri uzmanlar bu sayıya bir sıfırın daha eklenmesi gerektiğini söylüyorlar. BM Genel Sekreteri burada askıda olan bir konudan söz ediyor. BM Genel Sekreteri’nin atıfta bulunduğu askıda olan konu garantiler ya da müdahale haklarının olup olmayacağıyla değil, alayların adadaki varlıklarının Türkiye’nin istediği gibi yeniden gözden geçirilmesine veya bizim istediğimiz gibi adadaki varlıklarına son verilmesine ilişkin maddenin olup olmayacağıyla ilgiliydi. Kimilerinin çıkıp bu 650 askerin de derhal gitmeleri gerektiğini savunma hakkı var. Ancak böylesi bir yaklaşımın sonucu hem Garanti Antlaşması’na hem de İttifak Antlaşması’na dokunulmaması, çözüme ulaşılamaması ve yaklaşık 40 bin askerin adada kalmaya devam etmesi olur” dedi. Konferansta Türkiye garantiler ve müdahale haklarının yeniden ele alınmasına dair bir takvim konulması gerektiğini söylemeyi denediği her seferinde BM Genel Sekreteri’nin buna yanıtı sadece kesin olmakla kalmadı, bunların çözümün ilk gününden itibaren sonlandırılması gerektiği, sona eriş ya da yeniden gözden geçirme takviminin ise yalnızca 650 ve 950 askerle ilgili olduğunu söylemek oldu.

Konferansa katılanların hem BM Genel Sekreteri’nden, hem AB’den, hem de Britanya’dan bunu defalarca duyduğunu belirten Çelebis bu konuda Türkiye dışında herkesin tezinin çok net olduğunu dile getirdi.

Çözümün Uygulanması Mekanizması’nın Kıbrısrum tarafınca sürekli olarak dile getirilen bir talep olduğunu ve bu mekanizmaya ilişkin belgenin o gece kendisinin de yer aldığı dört kişiden oluşan Çözümün Uygulanması Mekanizması Teknik Komitesi’ne verildiğini söyleyen Çelebis “görüşümüz netti. Bu mekanizma bazılarının korktuğu gibi yeni bir garanti antlaşması değildi. Uygulama sorumluluğu Birleşmiş Milletler’de olacaktı ve garantör güçlere tavsiyede bulunma rolü veriliyordu” dedi.

Müzakerelerin hangi önkoşullarla başlayabileceğine, yani gelecekte birşeylerin yapılabilmesi için bunu iki tarafın da birlikte talep etmeleri gerektiğine BM Genel Sekreteri’nin raporunda belirttiğini hatırlatan Tumazos Çelebis Genel Sekreter’in böylesi bir ortak talebin genel ve belirsiz bir biçimde değil, belirli bir çerçevede olması gerektiğine, kısacası Crans Montana’da kaldığımız yerden devam etmemiz gerektiğine işaret ettiğini vurguladı. “BM Genel Sekreteri’nin sunduğu çerçeve, uygulama mekanizması ve sağlanmış olan görüş birlikleri temelinde ilerlenerek geriye kalan temel meselelerin yani BM Genel Sekreteri’nin işaret ettiği altı konunun bir paket olarak görüşülmesi. Eğer iki taraf da kabul ederse devam etmemizin yolu bu” diyen Çelebis ardından iki tarafın da farklı güven artırıcı önlemler istediğini ve seçimlere kadar bir şey olamayacağını söylediğini, dolayısıyla taraflardan hiç birinin BM Genel Sekreteri tarafından önerildiği şekilde devam etme niyetinde olmadığını, bu yüzden de seçimlere kadar hiçbir şey beklenmediğini dile getirdi.

Çelebis bundan sonrasındaki sürecin Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yapılacak seçimlerde kimin Cumhurbaşkanı seçileceğine ve çözümün ilk gününden itibaren garantilerin ve müdahale haklarının kaldırılması hakkında BM Genel Sekreteri’nin söylediği noktada Türkiye’nin tutumunun ne olacağına bağlı olduğunu ve şimdiden hiçkimsenin bunları bilemeyeceğini sözlerine ekledi.

PREV

Milliyetçiler Diğer Toplumun Milliyetçilerine Duacılar, Çünkü Varlıklarını Onlara Borçlular

NEXT

LGBTİ Bireylerin Hakları Konusu İnsan Hakları Konusudur